1 Haziran 2012 Cuma

HALİFE Ne Demek , Anlamı Nedir?


HALİFE  Ne Demek , Anlamı Nedir? : Arapça, birinin yerine geçen, arkasından gelen vekil olan kişi anlamlarına gelir. Bu kelime,
Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi'nin 30, Sâd Suresi'nin 26. âyetinde geçer, ilk âyette, "yeryüzünde bir halife
yaratacağım", ikincisinde ise "Biz seni yeryüzünde halife kıldık, artık insanlar arasında Hak ile hükmet"
manaları vardır. İnsanlar arasında Hak üzere hükmeden peygamberin, Allah'ın yeryüzündeki halifesi olduğu,
bu ayetlerden ortaya çıkmaktadır. Tasavvuf okullarında ise; şeyh, müridlerinin yetişkinleri arasında, kendisi
gibi mürşid-i kâmil olmaya ve derviş yetiştirmeye manevî yetenek kazananlara, özel metodlarla halifelik
denilen bir emanet verir. Bu bakımdan halife, o mürşidin naibi ve kâim-i makamı olurdu. Halifelik, tasavvuf
okulunda bir kişinin varacağı son makamdır. Tasavvuf yoluna girip Allah'a kavuşmayı arzu eden kimseye
muhib denir. Bir müddet sonra muhib olana bey'at töreni ile "dervişlik" payesi verilirdi. Bu durumda,
Bektaşîler taç giyerken, Mevlevîler çile (halvet) çıkardıklarında hücre sahibi olarak derviş unvanını alırlar.
Halife, bu dervişler arasından seçilir. Özellikle Mevlevîlerde halifelik ve şeyhlik, fonksiyon itibariyle farklılık
arzederdi. Şeyh, bir dergâhın mesnevîhanlığı sıfatıyla, Çelebi Efendi tarafından, o dergâhı idareye ve
nevniyâzlara Mesnevî hükümlerini öğretmeye vekil olurdu. Bu sebeple şeyh, emânet ve hilâfeti hâiz
olmayabilirdi. Nitekim bu gibi şeyhlerin hizmet verdiği dergâhta, bir veya daha fazla, hücrenîşîn hilafetnâme
sahibi dede bulunduğu da olurdu. Derviş, ister o dergâhın şeyhinden, isterse hilafetnâme sahibi kişiden sülük
çıkarırdı. Burada makbul olanı, şeyhlik yapanın aynı zamanda hilafetnâme sahibi olması idi.
Bektaşîlerde, halifeye "çehar alâmet" (dört nişan) verilir. Mevlevîlerde, halife adayı ile mürşid, seccade
üzerinde kıbleye karşı otururlar. Mürşid, halife adayının iki kaşı ortasından veya kaşlarından ve bıyıklarından
makasla birkaç kıl keser, hilâfet destan sarılmış sikkesini tekbir eder, bey'at âyetini (Feth/10, 18, 19,) okur,
yorumlar daha sonra elini beyat eli tarzında tutar, Muhammed (s) suresinin 19. âyetinin baş tarafını okur, üç
kere Allah'ın adını zikreder, hırkasını tekbir edip giydirir. Her sabah namazından sonra, bu âyetin "fa'lem
ennehû la ilahe illallah" (bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur) kısmını okuyup, nefesinin dayanacağı kadar
miktarda "La ilahe illallah" demesini tembih eder. Bu bir nefeste, üç, beş, yedi, dokuz ve daha fazla sayıda
tevhid kelimesi çekilebilir. Tenbihten sonra, hilâfetini tebrik eder, görüşürler, tören bu şekilde sona erer.
Bazı tasavvuf okullarında görüldüğü gibi, halifelik nakısa ve tâmme diye ikiye ayrılır. Hilâfet-i tâmme
sahipleri, şeyh olabilme durumundadırlar. Nakısa olanlarsa, sadece müridlerin derslerini takip ve sülûkunu
tamamlatmak gibi görevlerle meşgul olurlar, şeyhliğe yükselemezler. Ancak hilâfet-i tâmme'ye ulaşabilirlerse
Şeyh olabilirler. Bir şeyhin bir halifesi olduğu gibi, birden fazla halifesi de bulunabilir. Bu sayı, Müridlerin
yetişkinlik durumuna göre az veya çok olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Meraklı Bilgiler Bloguna hoşgeldiniz.