7 Ekim 2011 Cuma

72.Koğuş

72. Koğuş Filmini herkese tavsiye ederim .


Kerem Alışık ile Yavuz Bingöl’ün sinema filmi olarak çektikleri Orhan Kemal’in 72. Koğuş eseri insanlığın sefaletini bir tokat gibi yüzümüze vuruyor.
Sinemamızda bazen çok garip şeyler oluyor. Gişeye oynayan filmlerin çekilmesini eleştirirken bazen büyük riskleri göze alıp sanatsal dürtüyle film yapanları es geçebiliyoruz. Kerem Alışık ve Yavuz Bingöl’ün yapımcılığını yaptığı 72. Koğuş böyle bir film. Uzun zamandır Sadri Alışık Tiyatrosu’nda oynanan 72. Koğuş bu sefer sinemada
karşımıza çıkıyor. 1940’larda Bursa Ceza evinde en sefil, fakir ve düşmüş mahkumların kaldığı 72.Koğuş’ta yaşananların hikayesi bu. Orhan Kemal gibi insanlığa güveni olan bir yazarın suratımıza attığı bir tokat film. Nazım Hikmet’in etkisiyle de yazılan romanda 72. Koğuşta Kaptan denen bir mahkûm vardır. Aç biilaç, soğuktan donan diğer mahkûmlarla beraber kalır koğuşta Kaptan. Diğer mahkumlar bir tavuk kemiği için birbirlerini döverken o acı acı bakar bu insanlara. İnsanlığın düştüğü haller acı verir ona açlıktan ve soğuktan daha çok. Delikanlılık ve saflık birleştiğinde sefaletin yarattığı şeytanların en kolay hedefi olur bu adam. Annesinden gelen paralar için etrafını çeviren ve onu omuzlarına alan mahkûmlar paralar suyunu çekince onun üstündeki ceketi bile almaya tenezzül ederler. Çok ağır bir drama sahip olan romanın benim için ayrı bir önemi vardır. Erkekler ve kadınlar koğuşunun dünyasını ayrı ayrı anlatır roman. Orhan Kemal’in bu cinsiyet ayrımının yarattığı dünyaları bu kadar doğru satırlarına dökmesi beni hep şaşırtmıştır. Erkekler koğuşundaki karakterler gerçek insanlardan alınmıştır. Belki hikayenin dramatikliğinin en büyük sebebi budur. Çünkü insan onurunun en alçaklara düştüğü yerdir hapishane. Hele 1940’ları ve ülkenin o dönemki sefaletini düşünürsek.  Yavuz Bingöl Kaptan karakterini oynuyor. Kerem Alışık ise adı gibi Berbat olan bir karakteri canlandırıyor. Koğuşta Kaptan’ın otoritesini sorgulayan, kıskanan bir kumarbaz Berbat. Yavuz Bingöl’ün fiziği ve sesi filmin finalinde canlandırdığı karakterin düştüğü durumu destekleyen bir renge sahip. Kadınlar koğuşunda dik başlılığı için birçok hapishaneyi gezmiş Fatma karakterini ise Hülya Avşar oynuyor. Muhteşem bir fizik. Karanlık ve derin bakışlar, sinemanın gerektirdiği her türlü avantaja sahip bir oyunculuk. Eğer Hülya Avşar ABD’de veya Avrupa’da doğmuş olsaydı biz şimdi onu bambaşka bir şekilde anabilirdik. Songül Öden  ise Fatma’nın sırdaşı idam mahkumu Meryem olarak karşımızda. Songül Öden’in fiziğini bu rol için çok uyumlu bulmasam da role kendini kaptırdığını ve Avşar ile iyi bir ikili oluşturduklarını söyleyebilirim. 
ÖVGÜYE DEĞER BİR FİLM

NOT : SERDAR AKBIYIK' dan alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder