21 Nisan 2013 Pazar

Hamileler Hangi Müzikleri Dinlemeli

Bugün Youtube üzerinde müzik dinlerken google aracılığı ile hangi müzikleri dinlemeli yazıyordum ki birde ne göreyim otomatik tamamlamada Hamileler Hangi Müzikleri Dinlemeli yazısı çıkmasınmı :) bu konudada az çok bilgimiz olduğu için hamileler için birbirinden güzel müzik önerisinde bulunacağız öncelikle Dinlenen müziklerin annelerin kalp ritimleri ile uyumlu olması daha sağlıklı olacaktır. Klasik müzikler ve sakin müzikler özelliklede annelerin hoşuna giden müzikler bebeklerinde hoşuna gidecektir. Geçenlerde izlediğim bir haberde müzik ve şarkının tonuna göre bebek müzik ile uyuyabilirken bazende müzik ile hareket edebiliyor. Uzmanların söylediğine göre anne adayının sevdiği müzikleri bebeklerde seviyor ayrıca müziğin sesinin yüksek olması bebeği rahatsız edebiliyor bu sebeple müzik dinlerken müziğin sesine dikkat edilmesi çok sağlıklı olacaktır. Bebeklerin anne rahmine düştüğü andan itibaren dışardaki seslerin %10 luk bir kısmını duyabildiğinide sizlere belirtelim. Mutlu ve Sağlıklı günler dilerim.

Pazar Günü Ne Yapabiliriz ?

Bugün Pazar ve bizde bugün ne yapabiliriz diye düşünürken bu durumdan sizde şikayetçi olabilirsiniz diye düşünerek hemen sizlerede bizim neler düşündüğümüzü paylaşmak istedim. İlk olarak aklıma gelen şu oldu Sinemaya gitmek ve vizyonda 3 boyutlu 2 tane film var bildiğim kadarı ile 3 Boyutlu film izlemek isteyenler için son günlerin favorisi olan Kayıp Balık Nemo filmini önerebilirim veya korku severler içinse Teksas Katliamı filmini önerebilirim ama yok biz normal boyutta film izleyeceğiz diyorsanız o zaman başka bu hafta vizyona girmiş olan filmler ise şunlar , Kötü Ruh, Geçit Yok, Suç Ortağı , Yabancı , Cesur Balık 2 ve Bahar İsyancıdır filmlerini önerebilirim. Bunun dışında ne yapılabilir derseniz tiyatroya gidebilirsiniz veya bulunduğunuz ilde hava güzel ise piknik yapmakta çok güzel gelebilir ama bu kadar öneriye rağmen hayır arkadaşım bunlarıda yapmak istemiyorum diyorsanız o zaman geriye tek başınıza yapabileceğiniz seçenekler kalıyor 1 tanesi bilgisayarınızda veya televizyondan bir film seçip izlemek veya tv de zamping yaparak günü evde geçirebilirsiniz. Sizlerinde önerileri varsa bizler için konu altında yorum kısmından bizlere yazarsanız mutlu oluruz.

İyi Pazarlar

Merhaba sevgil Bay Meraklı ziyaretçileri uzun süredir yazmak istediğim fakat bir türlü yazamadığım Merhaba Yazımız ile karşınızdayım uzun süredir hayata geçirilmeyi bekleyen ama bir türlü fırsat bulamadığımız sitemiz www.baymerakli.com artık merak edilen tüm soruların cevabını arayıp sizlerle paylaşmak adına bir köprü olarak bizlere yardımcı olacak bu süreçte çok yakın bir süreçte sizlerde Bay meraklı gibi merak ettiklerinizi bizlere sorabilecek ve sorularınızın cevabını bulabileceksiniz. Bay meraklı ailesine hoşgeldiniz . Mutlu ve Güzel günler dileklerimizle iyi pazarlar.

21 Şubat 2013 Perşembe

Radyasyon Nedir ?

Hepimizin bildiği gibi maddenin yapı taşı atomdur. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Eğer herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısından fazla ise çekirdekte kararsızlık oluşur ve fazla nötronlar parçalanır. Bu parçalanma sırasında ortaya alfa, beta, gama adı verilen ve çıplak gözle görülmeyen ışınlar çıkar. Bu ışınlara “radyasyon” denir.

Malesef günümüzde doğal olarak ya da teknolojik gelişmeler sonucu üretilen bir çok cihaz radyasyon yaymaktadır. Radyasyon yayan bu maddelere ise radyoaktif madde denir. Biz hiç farkında olmadan organlarımız, dokularımız sürekli olarak radyasyonla etkileşime girmektedir. Bu etkileşim bazen gözle görülür durumlarda olurken bazen de hiç haberemiz olmadan vücudumuzu etkilemektedir.

Radyasyon, dalga, parçacık veya foton olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir ve daima doğada var olan, birlikte yaşadığımız bir olgudur. Radyo ve televizyon iletişimini olanaklı kılan radyodalgaları, endüstride kullanılan x-ışınları ve güneş ışınları günlük hayatımızda alışkın olduğumuz radyasyon çeşitleridir.

Radyasyon ilk çağlardan beri vardır ancak insanlığın radyasyonu keşfetmesi 1896′da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını farketmesiyle gerçekleşmiştir. Teknolojinin ve sanayinin gelişmesiyle de uranyum elementi kullanılmaya başlanmış ve radyasyonun etkileri giderek artmıştır.

Radyasyon Çeşitleri

A.İyonlaştırıcı Radyasyon: Girdiği ortama iyonları ayrıştıran radyasyonlara denir. İki tip iyonlaştırıcı radyasyon vardır;

1) Elektromanyetik radyasyonlar: Gama (Y) ve X ışınları elektromanyetik radyasyonlardır. Bunlar yüksek frekanslı görünen ışık ve radyo dalgaları gibi elektromanyetik dalgalardır ve dalga boyları çok küçük olmasına rağmen enerjileri yüksektir.

    Gama (Y) Işınları: Manyetik alanda sapmadıkları için belirli bir elektrikle yüklü değillerdir. Gama ışınları elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Radyoaktif bozunmalar ya da nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan kararsız atom çekirdeklerinden yayılan bir çeşit elektromanyetik ışınlardır.

    X Işınları: Hızlandırılmış yüksek atom numaralı elektronlar hedef seçilen atomların çekirdeklerine yaklaştıklarında, yavaşlamalar olur. Bu yavaşlamalar sonucu x ışınları oluşur.

2) Parçacıklı Radyasyon:

    Alfa (α) Işınları: (+) yüklü parçacıklardan oluşur. Bu yöndeki çalışmalar alfa ışınlarının artı yüklü helyum çekirdeklerinden (He++) meydana geldiğini göstermiştir. Bir kağıt parçası veya cildimiz tarafından durdurulabilir.

    Beta (β) Işınları: (+) ve (-) elektrik yüklerinden meydana gelmişlerdir. İnce bir su,metal levha yada cam tabakası bu elektronları durdurmak için yeterlidir.

Alfa ve beta ışınları atomun çekirdeğinden kaynaklanan radyoaktif ışınlardır. Her iki ışın da belirli bir kütleye sahiptir. Alfa ve beta ışınları kütleleri ve elektriksel yüklerinden dolayı, X ve gama ışınlarına göre, maddelere daha az nüfuz ederler. Ancak, bu ışınların iyonlaştırıcı etkileri daha fazladır. Nötron ve proton ise kütleleri alfa ışınlarının dörtte biri kadar olan nükleer taneciklerdir. Çeşitli nükleer reaksiyonlar sırasında çekirdekten kopan nötron ve protonlar insan sağlığı için en tehlikeli radyasyonlardır. Özellikle nötron, elektrik yükü olmadığından çok büyük nüfuz etme özelliğine sahiptir. Radyoaktif ışınların insan vücuduna etkisi bu ışınların hareketleriyle ilgilidir.

Serbest Nötronlar: Bunlar radyasyonla oluşan yüksüz parçacıklardır.Bu nedenle her maddeye kolayca girebilirler.Bunların doğrudan iyonlaştırıcı özellikleri yoktur. Ancak bu serbest nötronların,girdikleri maddelerin nötronları ile etkileşimleri sonucu, α β γ ve x ışınları gibi ışınımlar oluştururlar. Bu ışınlar ise etkileşme sonucu girdiği maddenin atomundan koparak iyonlaşmayı gerçekleştirir.

B.İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonlar:

1.Optik Radyasyonlar:

    Ultraviyole ışınları: Asıl kaynağı güneştir. UV ışınları güneş tam doğarken bolca yayılmaktadır. UV ışınları beyaz elbise giyilerek engellenebilir. Bazen bu ışınlar kar veya kumdan yansıyarak kar ve güneş körlüğü yapabilir. UV’nin derine inmesi (giriciliği) az olduğu için büyük oranda deri ve gözleri etkilemektedir. Bu nedenle deri kanserlerinin %80’i UV ışınlarından kaynaklanmaktadır.


2.EMR Nitelikli Radyasyonlar: Radyo dalgaları, mikrodalgalar, mobil ve cep telefonları, radyo FM ve TV vericileri, radarlar, trafolar, bilgisayarlar, akım taşıyan kablolar bu gruba girmektedirler.

Radyasyonun Zararları

28Yukarıda bahsettiğimiz iyonlaştırıcı radyasyon, hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler ölmektedir. Bunun sonucunda doğal olarak dokular zarar görür ve kansere yol açabilir.

Çevreye rastgele atılan radyoaktif maddeler insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon canlıda genetik değişikliklere ya da vücutta kalıcı değişikliklere sebep olabilir. Radyasyonun etkileri cins, yaş ve organa göre değişmekle birlikte, çocuklar ve gelişme çağındaki gençlerde genellikle gözü etkileyerek görme bozukluğu, katarakt gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır.

Radyasyonun etkileri zamanla ortaya çıkmaktadır. Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır.

Radyasyonun çevreye zararları sınır tanımaksızın yayılmakta ve kilometrelerce uzağa etki etmektedir. En basit örnekle ukraynadaki çernobil kazası sadece ukraynada oluşan bir kaza olarak kalmamış birçok bölgeyi etkiledeği gibi Karadeniz bölgesini de etkilemiştir.

Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir ?

Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze  kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.

Piramit şeklindeki yapılar sadece  Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.

Dünyadaki Önemli Piramitler:

    Keops Piramidi (145,75 metre)
    Mikerinos Piramidi(66,5 metre)
    Kefren Piramidi (143,56 metre)
    Sakkara Piramidi (63,17 metre)
    Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)
    Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)
    Dahahur Snefru P. (103,95 metre)
    Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)
    Uxmal Tapınağı (Meksika)
    Teotehuacan (Meksika)
    Tiahuanaco (Bolivya)
    Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)

Piramit Nedir?
Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrik şekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerinde mühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.

Piramitlerin Tarihçesi

Piramitlerin firavunun mumyası ile onun değerli hazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veya hazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapım aşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.

Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıya kavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.

Piramitleri Kimler İnşa Etti?
Önceleri piramitlerin Mısırlı köleler tarafından yapıldığı düşünülmekteyken 1990 yılında bir turistin bindiği atın ayağı bir çukura düşer ve bu çukur gizemli bir mahzene açılır. Burası piramit yapımında çalışan işçilerin ustabaşı olan kişinin mezarıdır. Kubbeli mezar olarak da bilinen mekan, duvarları işlemeli ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Böylesine güzel bir mezarın işçi sınıfındaki birisine yapılması, çalışanların esir olmadığının göstergesiydi. İşçiler gündüzleri çalışıyor ve geceleri buradaki köylerde bulunan evlerine gidiyordu. Daha sonra bu bölgede yapılan kazılarda 250’den fazla farklı mezar daha bulunmuştur. Ustabaşının çevresindeki mezarlar seçkin işçilerin mezarlarıyken normal işçiler biraz daha uzakta toplu halde bulunmaktaydı.

Ölen herkes için bir mezar yapılmakta olduğu anlaşılan bölgedeki kazılarda mezarların girişlerinde işçilerin statülerini gösteren hiyeroglif yazılar bulundu. Bu yazılarda “mezar inşaatı denetçisi”, “mezar inşaatı yöneticisi” gibi ibareler yazmaktaydı. Ayrıca bu mezarlarda işçilerin minyatür heykelleri ve sanat eserleri de yer almaktaydı.

Yaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı bölgedeki iskeletler incelendiğinde omurganın inanılmaz bir yüke maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Omurgaya binen aşırı yük buradaki taş taşıma işleminin güçlüğüne işaret etmekteydi. Bu kadar özveri ve emekle ortaya çıkan piramitlerin yapımı için binlerce işçi bu bölgedeki şehirlerde yaşamaktaydı. Yapılan kazılarda evler, fırınlar, çömlekler gibi birçok tarihi eser bulunurken duvarlardaki hiyerogliflerde nasıl ekmek yapıldığı ve içecek hazırlandığı gibi detaylar resmedildiğinden dönemin şehir yaşamı hakkında fikir edinmek de mümkün olmuştur.

Gize piramitlerinde 15 milyondan fazla kireç taşı kullanıldı. Bu taşlar piramitlerden 300 metre uzaktaki bir taş ocağından çıkartılmış ve yine burada kesilip işlenerek hazır hale getirilmiştir. Kazılarda bu bölgede taşların kesilmesi için gerekli olan oluklu platformlar bulunarak etrafı kazılmaya devam edilmiş ve dev bir taş ocağının enkazı ortaya çıkartılmıştır. Taş ocağından çıkartılan taş miktarı piramitlerde kullanılan miktarla örtüşmekteydi. Ayrıca piramitlerin yapımında kullanılan taş rampalar kil ve kireç taşı tozunun karışımından oluşan bir çamurla sıvanmıştı. Bu yöntem çok dayanıklı ve sert bir yapı oluştururken, ufak bir keski darbesiyle de kolayca koparak çözülebilmekteydi. Taş ocağı bulunduğunda içi bu rampanın enkazı ile doluydu.

keopsungemisi1954 yılında Keops piramidinin güney ucunda bir kubbe bulundu ve kalıntılar incelendiğinde burada bir geminin yatmakta olduğu anlaşıldı. Bu gemi, Mısır Firavunu Keops’un gemisiydi ve 13 sene süren yoğun çalışmanın ürünü olarak tüm parçalar birleştirilerek müzede sergilenmeye başlandı. Yılda 300.000 kişinin ziyaret ettiği müzede tamamı sedir ağacından yapılmış dünyanın en eski gemisi gururla sergilenmektedir. Daha sonraları benzer şekilde diğer firavunlar için yapılmış bir kardeş gemi daha bulundu fakat bu gemi zarar görmemesi ve tarihi değerini kaybetmemesi için bulunduğu odadan çıkarılmadı.

Firavunların mumyaları bir mağara içerisindeki gizli bir mezarlıkta bulunmuştur. O dönemin mumyalama tekniği sayesinde binlerce yıl sonra bile hala yüzleri tanınabilir şekilde kalan 40 kadar mumya çıkartılmıştır. Mumyalama işleminin nasıl yapıldığı bu mezarlıkta duvarlara çizilen hiyerogliflerden anlaşılmaktadır. Sadece karın bölgesine bir elin girebileceği kadar açılan ufak kesikten bütün organların çıkarıldığı ve içinin özel baharatlar ve yağlarla sıvanarak doldurulduğu gösterilmekteydi. O dönemin insanları öldükten sonra tekrar dirileceğini düşünüyordu ve tüm parasını mumyalama işlemi için  saklıyordu. Çünkü dirildikten sonra bedenlerine ihtiyaçları olacaktı. Bu nedenle bir kişi ne kadar zenginse öldükten sonra o kadar iyi korunacak demekti. Çok pahalı olan mumyalama işlemi sadece önemli kişilere ve zenginlere yapılırken, yoksul insanlar toplu mezarlara gömülmekteydi.

Piramitler Nasıl İnşa Edildi?
keopsuniciİnşa edilen en önemli piramitler Gize Piramitleri’dir ve Mikerinos, Kefren ve Keops ismindeki üç pramitten oluşur. Gize Platosu’nda bulunan bu piramitlerin en büyüğü ve en gizemli olanı Keops piramididir.

Keops piramidi 20 yıl içinde 150 metre yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2.5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam ağırlığı 5.5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her iki buçuk dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde bu piramidin en anlaşılmaz yönlerinden biri nasıl inşa edildiğidir.

Hayranlık verici bir orantıya sahip olan yapı, gizemini taşların suskunluğuna bırakmıştır. 51° 51’ 14” eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin binde bir oranında bile şaşması durumunda piramit en tepede düzgün birleşemezdi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans olarak görülmektedir. Ama bundan 4500 yıl önce inşa edilen piramitlerde tepe noktası kusursuzca birleştirilmiştir.

blok_tasima

rampaMilyonlarca taş nasıl olup da 140 metreyi aşan yüksekliklere kaldırılabilmiştir? Bunun için taş bloklardan yapılma büyük rampalar kullanılmıştır. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65’i tamamlandıktan sonra 43 metre yüksekliğe ulaşır ve bu noktradan sonra ne kadar etkili olduğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin iki katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmiştir.

tasimaPiramit iki aşamada inşa edilmektedir. Birisi piramidin inşası diğeri ise kral odasının inşasıdır. Kral odası piramit tabanından 43 metre yukarıda bulunmakta olup içerisinde dış ortama açılan hava kanallarının bulunması ve tavanında 60 tonu aşan düz bloklarının kullanılmış olması açısından hayranlık uyandırıcıdır. Tanesi 15 ton olan bu taş blokların nasıl taşındığı ise, kralın odasına giden geniş yolda(büyük galeri) gizlidir. Burada karşı ağırlık mekanizmasıyla çalışan bir sistem bulunmaktaydı ve halatlarla birleştirilmiş olan bu terazi mekanizması sayesinde bloklar istenilen yüksekliğe rahatlıkla kaldırılırdı.

Taşlar istenen yüksekliğe kaldırıldıktan sonra koyulması gereken yere götürülmek üzere 10 kişilik insan grupları tarafından piramidin kenarlarındaki tüneller içerisinde çekilirdi. Eğer bir köşe dönülecekse piramidin açık tünel uçlarında resimde gösterilen biçimde yine bir terazi sistemiyle kaldırılarak yön verilir ve diğer yöne gidecek raya oturtulurdu. Daha sonra bu tünelde de 10 kişilik grup tarafından gereken yere kadar çekilerek götürülürdü. Taşlar çekilirken oluşan sürtünme kuvvetini azaltmak içinse, çamur ve su kullanılırdı.

Piramit yüzeyi önceleri şu an olduğu gibi basamaklı bir yapıda değildi. Keops piramidi 45 asırlık varolma sürecinde üstten 10 metre kadar aşınmıştır. Yüzeyin üçgen şeklindeki basamak araları özel bir kireçtaşı çamuruyla kaplanarak doldurulur ve pürüzsüz, parlak bir görünüm alırdı. Özellikle son 20 senede piramitler geçtiğimiz 400 seneden daha fazla hasar görmüştür. Gerek güneş ışınları gerekse iklim şartları gibi etmenler piramitlerin varlığını her geçen gün daha fazla tehtid etmektedir.

Piramitlerin Gizemi Nedir?
mayan İngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;

- Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.

-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.

- Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.

- Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.

- Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.

- Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.

- Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.

Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;

- Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.

- Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.

- Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.

- Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.

- Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.

- Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.

- Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.

- Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.

- Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.

Sfenks Heykeli
sfenks_heykeliGize piramitlerinden Kefren piramidini koruması için yapılmış olan dev bir köpek heykelidir. 70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks, çakal kafalı Anubis’in heykelidir. M.Ö 2520 yılında yapılmış olan heykel tarih boyunca Nil nehrine bakarak, nehir yoluyla gelenleri karşılamaktadır.

Sfenks heykeline Mısır’ı işgal eden Hiksos’lar tarafından büyük zarar verilmiştir. Daha sonra ülkede düzenin sağlanmasıyla beraber dönemin kralı tarafından yüz kısmı değiştirilerek firavunun(Mısır Kralı) sureti yaptırılmıştır.

28 Aralık 2012 Cuma

KEY ödemelerine başvuru için son süre ne zaman ?

2 Kasım 2011'de yayınlanan 662 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan düzenlemeye göre KEY listelerindeki hata veya eksiklikler nedeniyle KEY ödemeleri ni alamayanlar, 2012 yılı sonuna kadar KEY kesintisi yapılan çalıştıkları kurumlarına başvurmaları gerekiyor. Bu tarihten sonra yapılan talepler ilgili kurumlar tarafından dikkate alınmayacak.

Türk Sağlık-Sen başvuru yapmak isteyenler için kurumlara verilmek üzere örnek KEY dilekçeleri hazırladı. Bir hafta içerisinde kurumlarına hiç başvuru yapmamış olanların dava açma hakkının bile olmayacağına dikkat çeken Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, "662 sayılı Kanun hükmünde kararnameyle yapılan değişiklikle KEY alamayanların kurumlarına Aralık sonuna kadar başvurması gerekiyor. Yoksa hak talep edemeyecekler. Bir haftalık bir süre kaldı. Vatandaşların bu durumdan haberi bile olmayabilir. Kuruma başvurmayanların hak aramalarının sonlanması gibi durum ortaya çıkabilir. Söz konusu tarihten sonra dava açma hakları bile olmayabilir. Bu nedenle KEY alamayanlar veya eksik alanlar mutlaka kurumlarına başvurmalı" dedi.

Öğretmen adayları başörtü takabilecek!

 Bununla ilgili mevzuattaki disiplin maddesi, Eğitim-Bir-Sen'in talebi üzerine, “Öğretmen adayları, uygulama yaptıkları okullarda devam devamsızlık, günlük ders programları ile öğretim müfredatının uygulanması konularında öğretmenlerin tabi oldukları kurallara uymakla yükümlüdürler. Adaylara, disiplin ve diğer konularda yüksek öğretim kurumları mevzuatı uygulanır.” şeklinde değiştirildi.

Üniversite son sınıfta okuyan öğretmen adaylarının, stajyer olarak gittikleri okullarda başörtülü olarak derslere alınmaması ve MEB’in Öğretmen Adaylarına İlişkin Mevzuatı gereğince 657 sayılı Kanun’un bağlı bulunduğu disiplin hükümlerince muamelede bulunması üzerine, Eğitim-Bir-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, öğretmen adaylarının, Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında yapacakları Öğretmenlik Uygulamasına İlişkin Yönerge’nin değiştirilmesi talebinde bulundu.

Eğitim-Bir-Sen’in talebi üzerine, Milli Eğitim Bakanlığı, yönergenin ‘Disiplin Kuralları’ ile ilgili 15. maddesindeki, “Öğretmen adaylarının görev yaptıkları okullarda görevli öğretmenlerin uymakla yükümlü oldukları yasa, yönetmelik ve yönergeler ile okul yönetimi tarafından konulan kurallara uymak zorunda oldukları” hükmü, “Öğretmen adayları, uygulama yaptıkları okullarda devam devamsızlık, günlük ders programları ile öğretim müfredatının uygulanması konularında öğretmenlerin tabi oldukları kurallara uymakla yükümlüdürler. Adaylara, disiplin ve diğer konularda yüksek öğretim kurumları mevzuatı uygulanır.” şeklinde değiştirdi. Bu değişiklikle son sınıfta okuyan öğretmen adayları, YÖK mevzuatı çerçevesinde disiplin hükümlerine tabi olacak ve başörtülü olarak derslere girmeleri engellenemeyecek.

Eğitim-Bir-Sen, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Aday öğretmenlerin ilkokul, ortaokul veya liselerde başörtülü olarak derslere devam edebileceğini duyuruyoruz. Hiçbir kamu çalışanı, kılık ve kıyafeti sebebiyle çalışma hakkından hiçbir suretle mahrum edilmemelidir. İnsanların özgürlüklerini kısıtlayan, hak ihlallerine kaynaklık teşkil eden yönetmelik ve yönergeler için gerekli hukuki düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekmektedir. Eğitim-Bir-Sen olarak, bütün yasaklar kaldırılıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.” denildi.

CİHAN

öğrencilere burs müjdesi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , "2002 yılında bir öğrenci burs ya da kredi olarak 45 lira alıyordu. 2012 yılında bu rakam yaklaşık 5 kat artarak 260 liraya yükseldi. Şimdi 1 Ocak 2013 tarihinden geçerli olmak üzere burs ve kredilere yüzde 8 oranında artış yapıyoruz ve öğrencilerimize aylık 280 lira ödemeye başlıyoruz" dedi.

Erdoğan şöyle devam etti: "Bitmedi, aylık beslenme yardımı veriyoruz. Bu yıl 180 liraydı, bunu da 200 liraya çıkarıyoruz böylece öğrencilerimizin eline beslenme yardımı dahili aylık 480 lira geçmesini sağlıyoruz. Yüksek lisans öğrencisi, master yapıyor, 2002'de ne alıyordu biliyor musunuz? 90 liracık. Bugün 520 lira alıyor, 1 Ocak'tan itibaren yüksek lisans öğrencilerinin aylık burs ve kredisini de 560 liraya yükseltiyoruz. 2002'de 135 lira burs ya da kredi alan doktora öğrencisi bugün 780 lira alıyor. Bunu da önümüzdeki haftadan itibaren 840 lira olarak ödemeye başlıyoruz."

Muhiddin Sağlam silahlı saldırıda öldü

 Kastamonu Üniversitesi Genel Sekreteri Muhiddin Sağlam , dün akşam evinin bulunduğu Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Şerife Bacı Caddesi Safalan Sitesi girişinde silahlı saldırıya uğradı.

Saldırıda 4 kurşun isabet ettiği bildirilen Sağlam, kaldırıldığı İsfendiyar Anadolu Hastanesi'nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş, yaptığı açıklamada, genel sekreterin evine giderken silahlı saldırıya uğradığını söyledi.

Genel sekreterin dört el kurşun sıkılmak suretiyle öldürüldüğü bilgisini veren Bektaş, ''Olayın üzerinde çalışıyoruz. Başka da bir bilgimiz yok'' dedi.

Öte yandan Kastamonu emniyeti, saldırıyı gerçekleştiren zanlı veya zanlıların yakalanması için operasyon başlattı.

AA

21 Aralık 2012 Cuma

Eski ve yeni ölçüm araçları nelerdir ?

ESKİ UZUNLUK ÖLÇÜLERİ

Çarşı arşını
Daha çok çarşı ve pazarda kullanılırdı. Metre hesabıyla çarşı arşını 68 cm'dir.

Bina ve mimar arşını
75,8 cm'dir. Bu arşının uzunluğunda zamanla değişiklikler oldu. Üçüncü Selim Han abanoz ağacından bir mimar arşını yaptırdı. Bunun ölçü olarak kullanılmasını istedi ve kütüphaneye kaldırttı. Bunun bir tarafı 24 parmağa ve her parmak 10 hat'ta bölündü. Böylelikle bu bölümle basımevinde kullanılan punto büyüklükleri de alınabilecekti. Diğer tarafı sadece 20 eşit parçaya bölündü. Değerli kumaşları bilhassa ipekleri ölçmede endaze kullanılırdı (endaze 65,25 cm'dir).
Türkiye'de 26 Mart 1931 tarih ve 1782 sayılı kanunla, arşın ölçü birimi kaldırılıp, yerine metre sistemi kabul edildi. 1933'ten sonra da arşının bütün çeşitleri tamamen ortadan kaldırılıp metre sistemine geçildi.
Zirai mimari, arşın ve endaze ölçü birimlerinin ast ve üst katları aşağıda gösterilmiştir.

ENDAZE
1 endaze = 8 rubu
1 rubu = 2 kirah
ÇARŞI ARŞINI
1 çarşı arşını = 8 rubu

ZİRAİ
1 merhale = 2 berid
1 berid (menzil) = 4 fersah
1 fersah = 3 mil
1 mil = 2500 zirai
1 kulaç = 2,5 zirai

PARMAK
1 parmak = 12 hat
1 hat = 12 nokta

GÜNÜMÜZ ÖLÇÜSÜ METREYE GÖRE KIYASLAMA
" 1 parmak = 12 hat = 0,03157 m
" 1 hat = 12 nokta = 0,00263 m
" 1 nokta = 0,00022 m
" 1 kulaç = 2,5 zirai =1,895 m (ip boyu, su derinliği, kuyu derinliği vb. için)
" 1 kara mili = 2500 zirai = 1895 m (kara yolculuğundaki mesafeler için)
" 1 fersah = 3 mil = 7500 zirai = 5685 m
" 1 berid (menzil) = 4 fersah = 12 mil = 30900 arşın = 22740 m
" 1 merhale = 2 berid = 45080 m
" 1 çarşı arşını = 8 rubu (urup) = 0,680 m (kumaş için)
" 1 rubu = 2 kirah = 0,085 m
" 1 kirah = 0,0425 m
" 1 endaze = 8 rubu (urup) = 0,650 m
(artan ipekli fiyatlarına karşılık konulan ölçü birimi)

ESKİ AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ

Ağırlık ölçü birimi de uzunluk ölçü birimi gibi farklılıklar gösteriyordu. Şimdi kullanılan ağırlık birimi kilogram olup 0 derecede bir desimetreküp suyun ağırlığı olarak tanımlanmış ve Uluslararası Ölçü ve Ağırlık Birliğinden Türkiye'ye bir örnek verilmiştir.1874 yılı iridyumlu platin alaşımından 1928/29 da yapılmış olan 42 nolu Türkiye milli kilogram prototipinin kullanılmasında gösterilen dikkatsizlik ve özensizlikten dolayı bozulduğunun anlaşılması üzerine 1953 yılında yapılan 54 numaralı prototipi ile değiştirilmiştir.

OKKA
1 tonilato = 4 çeki
1 çeki = 4 kantar
1 kantar = 44 okka(kıyye)
1 batman = 6 okka(kıyye)
1 okka(kıyye) = 400 dirhem

DİRHEM

Osmanlı Döneminde kullanılan 1 dirhem
1 dirhem = 4 dönük
1 dönük = 4 kırat
1 kırat = 4 bakray
1 bakray = 4 fitil
1 fitil = 2 nekir
1 nekir = 2 kıtmir
1 kıtmir = 2 zerre

GÜNÜMÜZ ÖLÇÜSÜ KİLOGRAMA GÖRE KIYASLAMA
" 1 okka (kıyye) = 400 dirhem = 1282,945 gr (1280 gr)
" 1 batman = 6 kıyye = 7,544 kg
" 1 kantar = 44 kıyye = 100 ludre = 56,320 kg
" 1 çeki = 4 kantar = 176 kıyye = 225,798 kg
" 1 tonilato = 1000 kg = 4 çeki + 1 kantar + 37,4 okka
" 1 tonilato = 17 kantar + 31 okka + 183 dirhem
" 1 miskal = 1,5 dirhem = 4,8 gr
" 1 dirhem = 4 dünük = 3,2 gr
" 1 dünük = 4 kırat
" 1 kırat = 4 bakray = 1/24 misgal
" 1 bakray = 4 fitil
" 1 fitil = 2 nekir
" 1 nekir = 2 kıtmir
" 1 kıtmir = 2 zerre

ESKİ ALAN ÖLÇÜLERİ

" 1 arşın (zirai) ²= 0,57417 m²= 4 ayak²
" 1 dönüm (yeni) = 2500 m²
" 1 dönüm (büyük) = 2720 m²
" 1 dönüm (atik) = 4 evlek = 1600 zirai² = 918,672 m² (bir kenarı 40 arşın (zirai) olan kare)
" 1 atik evlek = 400 arşın²= 229,668 m²
" 1 yeni evlek = 100 m²
" 1 cerip = 3600 zirai²= 2067,012 m²
" 1 ayak² = 144 parmak²= 0,14354 m²
" 1 parmak² = 144 hat²= 0,00099751 m²
" 1 hat² = 144 nokta²= 0,000006927 m² " 1 çarşı arşın² = 0,46240 m²
" 1 urup² = 0,007225 m²
" 1 kirah² = 0,0018062 m²
" 1 endaze² = 0,422500 m²
" 1 urup² = 0,0066015 m²

ESKİ ZAMAN ÖLÇÜLERİ

Alaturka Saat
Hicri Takvim
Cumhuriyetten önce, yurdumuzda kullanılan ölçüler uygar ülkelerin kullandığı ölçülerden farklıydı. Metre yerine, arşın denilen bir uzunluk aleti kullanıyordu ve ayrıca alaturka saat kullanıyordu. Bu saate göre 6'da öğle 12'de akşam oluyordu.
Dünya ülkelerinin çoğu miladi takvim kullanırken, biz hicri takvim kullanıyorduk. Bu yüzden takvim birliği sağlanamıyordu. Ağırlık ölçüsü olarak okka, batman, dirhem denilen ölçü birimi kullanıyordu. Bütün bunlar dünyaya ayak uydurmamızı engelliyordu. TBMM hazırladığı bir kanunla eski ölçü birimleri değiştirirdi. Bugün kullandığımız metre, kilogram, takvim, saat gibi ölçü araçları kabul edildi.

ESKİ SIVI ÖLÇÜLERİ

Su kaynağının debisinin ölçülmesinde birim olarak "lüle" kullanılmıştır. 1 lüle yaklaşık olarak 26 mm çapında bir borudur ve dakikada 36 litre su akıtır. Günlük yaklaşık 52 m3 su olarak kabul edilir. Şehir içinde yer alan su taksim istasyonlarında bulunan dağıtım sandıklarında kullanılan boruların günlük debisi ise dağıtım yapılan bölgenin ihtiyacına göre ayarlanmıştır ve aşağıdaki gibidir.

1 Hilal 0,5625 lt/Dak. (Günde-0,81 m3)
1 Çuvaldız 1,125 lt/Dak. (Günde-1,62 m3)
1 Masura 4,5 lt/Dak. (Günde-6,48 m3)
1 Kamış 9 lt/Dak. (Günde-12,96 m3)
1 Lüle 36 lt/Dak. (Günde- 51,84 m3 ~ 52 m3)

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/214436-eski-ve-yeni-olcum-araclari-nelerdir.html#ixzz2FeVQt6Tw
Meraklı Bilgiler Bloguna hoşgeldiniz.